Konuyu Oyla:
  • Toplam: 0 Oy - Ortalama: 0
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
İmam-ı Azam'ın İkna Kabiliyeti
#1
İmam-ı Azam'ın İkna Kabiliyeti
Bir adam hem çok iyi bir müslüman olduğunu iddia ediyor, hem de Resülüllahın halifeleri olan Hulefa-i Raşidine karşı bile son derece kin ve nefret besliyordu.

Ondaki bu nefret öylesine aklını başından almıştı ki, o büyük zatlar hakkında iftira dahi edebilecek reddeye gelmişti. Öyle ki Hz. Osman (Radıyallahü anh)'ın haşa "yahudi" olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmişti.

Küfe'de yaşayan bu sapık itikatlı adam, bulunduğu muhitin eşrafındandı. Onu bu itikadından döndürebilmek için her ne kadar ilim adamları, hocalar kendisine gidip bu meseleyi anlatmaya, izah etmeye çalıştılarsa da, bir türlü onu ikna etmeye muvaffak olamadılar. Ayetler, Hadisler okumalarına, yığınla deliller göstermelerine rağmen bu kimseyi yanlış itikadından döndüremiyorlardı. Adam öyledine inat ve öylesine cahildi ki, laf anlatabilene aşk olsun...

Bir gün büyük müctehid Imam-ı Azam Hazretlerine bu meseleyi açtılar ve bu adamın hakkından ancak kendisinin gelebileceğini söylediler. Imam-ı Azam meseleyi dinledi ve yanlış itikat sahibi olan kimseyi ikna etmeye çalışacağını söyledi.

Bu adamın güzel ve dindar bilinen bir kızı vardı. Kız da evlilik çağına gelmişti. Imam-ı Azam o adama haber göndererek, hayırlı bir iş için filan günün akşamı ona misafir olacağını bildirdi. Tabi adam bu habere son derece sevindi ve mutlu oldu. Zira kız evlat baba evinde bir emanet değilmiydi? Nihayet günün birinde bir kısmeti çıkacak ve evden ayrılıp kendine bir yuva kuracaktı. Dolayısıla İmam-ı Azam gibi büyük bir alimin bu meselede aracı olması bir nevi dünürlük etmesi, elbette bir iftihar vesilesiydi.

Kararlaştırılan gün geldi ve Imam-ı Azam o adamın evine misafir oldu. Yenildi, içiidi konuşulup sohbetler edildi ve konu döndü dolaştı asıl meseleye gelindi. Büyük İmam konuya girdi ve Allah'ın emri, Peygamberin kavliyle adamın kızını bir delikanlı için istedi. Adam imam-ı Azamın aracı olduğu birine kızını vermeye dünden razıydı, lakin bu deli kanlı acaba kimdi, neyin nesiydi? Bunu da usulüyle sordu.

-Ey Imam! Bu hayırlı iş için sizin gelmenizz ve damat adayına kefil olmanız,kızımı vermem için yeterli bir sebeptir, lakin "bu delikanlı kimdir, kimlerdendir, huyu suyu nasıldır?" takdir edersiniz ki, bunu bilmek bizim hakkımızdır.

Bunun üzerine imam-ı Azam başladı damat adayının meziyetlerini anlatmaya:

-Bu kimse son derece dindardır. Allah'tan sson derece korkar. Öyle bir haya ve edeplidir ki, bu konuda melekler Ona yetişemez. Aynı zamanda Hafız-ı Kuran'dır. Alim, abid, yiğit son derece de zengin ve cömerttir.

Imam-ı Azam damat adayının meziyetlerini bu şekilde anlatmaya devam ederken adamın ağzı bir karış açık kaldı. Başına devlet kuşu konuyordu. Böyle birine gözü kapalı herkes kızını verirdi. Lafı daha fazla uzatmak istemedi ve dedi ki:

- Ya Imam! Bu kadar yeter. Daha fazla bir şşey anlatmanıza hiç gerek yok. Öyle şeyler söylediniz ki, bu saydığınız özelliklerden bir tanesi bile kızımı o gence vermeme valiahi yeter.

Imamı Azam konuyu istediği yere getirmişti ve sözünün sonuna hemen şunu ilave etti.

-Yalnız tüm bunları sayarken, gencin bir kuusurunu söylemeyi unuttum.

-Nedir o kusur?

-Kızınızı istediğim delikanlı Yahudidir.
Adam bu cevabı duyunca birden rengi attı. Öylesine hiddetlendi, öylesine gadaplandı ki, ağzından tükürükler saçarak bağırdı:

-Nasılolur Ya Imam!? Benim kızımı bir Yahuddi'ye mi istiyorsun ve ona mı layık görüyorsun?!

Bunun üzerine Imam-ı Azam, Hz. Osman (Radıyallahü anh) hakkında ileri geri konuşup "Yahudi" dir diye iftira eden adama, şu müthiş cevabı verdi:

-Bre adam! Sen bir kızını Yahudi'ye veremiyyorsun da, Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Selleml'in, iki kızını birden Yahudi'ye verdiğini nasıl iddia edebiliyorsun?

Imam-ı Azam'ın bu sözü üzerine adamın aklı başına geldi ve ne büyük bir hata yaptığının farkına vardı. Evvelce söylediği o cahilane sözler için çok mahcup oldu. Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Selleml'in iki kızıyla da nikahlanma şerefine nail olup, "Osman-ı Zinnureyn" (iki nur sahibi) lakabını alan Hz. Osman (Radıyallahü anh) hakkında yapmış olduğu çirkin iftiralardan ötürü derhal tövbe etti. Artık bundan böyle aleyhinde tek bir söz söylemediği gibi Hz. Osman (Radıyallahü anh)ı hem övdü, hem de çok sevdi.

Kasr-ı Arifan
Aralık 2009
Ara
Cevapla
#2
Teşekkürler.
Okyanusta batan gemidir yalnızlık,
Çok derinlerdedir gücün yetmez onu oradan çıkarmaya.
Kaybolup gider daha sonra.
Kendi kendine konuşmaktır yalnızlık...
Belkide en iyi tarafıdır bu
Kendini sorgularsın, bir kez olsun çekersin köşeye nefsini hayatı anlamaya çalışırsın.

Cevapla
#3
Rica ederim.
Ara
Cevapla


Hızlı Menü:


Şu anda bu konuyu okuyanlar: 1 Ziyaretçi

Online Shopping App
Online Shopping - E-Commerce Platform
Online Shopping - E-Commerce Platform
Feinunze Schmuck Jewelery Online Shopping